TEB. 37.DÖNEM II.BÖLGELERARASI TOPLANTISI,ODA BAŞKANIMIZ ECZ.ARMAN ÜNEY’İN KONUŞMASI(06 KASIM 2010 ADANA)


Sayın Başkan, Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti’nin değerli üyeleri,Denetleme Kurulu ve Yüksek Haysiyet Divanı’nın değerli Başkan ve üyeleri değerli meslektaşlarım hepinizi Samsun Eczacı Odası adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.


Adana Eczacı odasının değerli başkan ve yöneticilerine ve Adanalı tüm meslektaşlarıma bizlere gösterdikleri konukseverlik için yürekten teşekkür ediyorum.Özellikle eylemlilik süreçlerindeki başarılı çalışmalarıyla örnek olan Adana Eczacı Odamızı, büyük bir özveriyle kesintisiz olarak yayınladıkları ADEO dergileri için de ayrıca tebrik etmek istiyorum.Yaptıkları çalışmalar gelecek kuşaklara örnek olacak niteliktedir.

Son bir yıllık çalışmaları için Türk Eczacıları Birliği'nin tüm idari kurullarına ve değerli TEB çalışanlarına da çok teşekkür ediyorum.

Başkanımız açılış konuşmasında sosyal sorumluluk projelerinin önemine değindi, ve birkaç tanesinin ismini belirterek bu projeleri gerçekleştiren odalarımıza teşekkür etti.Ben de kendilerine teşekkür ediyorum.Çünkü bu çalışmalar gerçekten zaman ve emek isteyen çalışmalardır.Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı ile birlikte düzenlediğimiz ve İŞKUR un kendi dalında düzenlenen en başarılı projelerden birisi olarak duyurup dergisinde de yayınladığı İŞSİZ GENÇLERE ECZANE YARDIMCI PERSONELİ EĞİTİMİ adlı Avrupa Birliği projemizi de hatırlatmayı projemizde emeği geçenler adına bir borç biliyorum.

Değerli genel sekreterimiz Özgür Özel’in sunumunda basınla son dönemde ilişkilerin gelişmesinden bahsedildi.Özellikle son günlerde bitkisel ürünlerle ilgili açıklamaları çok önemli buluyoruz.Ancak bu basın açıklamalarından,özellikle toplumun genelini ilgilendiren konuların eş zamanlı olarak eczacı odaları tarafından da yapılması sağlanabilirse yerele de ulaşmak ve toplumun tümünü bilgilendirebilmek adına önemli katkı verir diye düşünüyoruz.


İlaçta durum komisyonu çalışmalarının yeniden hareketlenmesini olumlu bir gelişme olarak görüyoruz.Çünkü bu çalışmalar sadece ekonomik kayıpları engellemekle kalmıyor,tüm üyelerimizin birlikte bir şeyler yaptığında nasıl sonuçlar alabildiğini görmesini sağladığı için de örgütlülüğümüzü güçlendiriyor.


Yine bu örgütlülüğümüzü güçlendiren ve eczacıyı eğiten Meslek İçi Eğitim Programları ile ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum.Son.3 yılda bölgemizde 5 tane M.İ.E.P. düzenledik.T.E.B.Eczacılık Akademisinde görev alan değerli eğitimcilerimizin katıldığı bu eğitimlerde 505 meslektaşımıza sertifikaları verildi, ismini yazdırıp ta eğitime katılamayan en fazla 3-4 meslektaşımız olmuştur. Bu anlamda bu eğitimlerin ücretli hale getirilmesinin eğitimleri katılımı olumsuz etkileyebileceğini düşünüyoruz ve merkez heyetimiz tarafından bu kararın yeniden değerlendirilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz.

Üyelerimizi SGK ödemelerini T.C. İş Bankasından almaları odalarımıza ve birliğimize katkı verecek bir uygulama. Ancak İş bankası yetkililerinin protokol şartlarını yerine getirmek için gerekli hassasiyeti göstermediğini düşünüyoruz. Anadolu Hayat Emeklilik katkı payları meslektaşlarımızın hesaplarına düzenli olarak yatmıyor Ayrıca havale,eft gibi işlemlerin eczacılar için masrafsız yapılması konusunda bazen bizim şubeleri bilgilendirmemiz bile gerekiyor.Bu anlamda merkez tarafından şubelerin bilgilendirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

06 Ekim 2010 tarihinde Resmi gazetede yayınlanan Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürünler Yönetmeliğini önemli bir başlangıç olarak görüyoruz.Burada endikasyon bildiren ,yani ilaç olma iddiasındaki bitkisel ürünler için Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat almak zorunlu hale getirilmiştir.Değerli meslektaşlarım,burada önemli olan fiili uygulamayı görmektir.Daha açık bir deyişle;bugüne kadar Tarım Bakanlığı izinli veya ruhsatlı olan ürünler bundan sonra da endikasyon iddiasında bulunacak mı,belki de prospektüs veya kutularında yazmayacaklar ama bütün gücümüzle engellemeye çalıştığımız reklam uygulamalarıyla benzer imalarda bulunulacaklar.Bu anlamda Sağlık Müdürlükleri ile koordineli bir çalışma programı oluşturarak,yapılacak denetlemelerle 6643 sayılı yasanın bize yüklediği Halkın Sağlığını koruma görev ve sorumluluğu yerine getirilmelidir.

1998-99 yıllarında kooperatiflerin birçoğunun yaşadığı olumsuzluklardan sonra ,bunun da bir süreç olduğunu ve artık kooperatifçiliğin bittiğini konuşanlar dahi olmuştu.Son dönemde kooperatiflerimizin başarılı çalışmaları süreci tersine çevirmeyi başardı ve bölgelerinde kooperatif olmayan meslektaşlarım haklı olarak kendi bölgelerinin de faaliyet alanı içine girmesini istiyorlar,T.E.B. nin de bu konuda olması gerektiği gibi daha aktif bir hale geçmek için gösterdiği çabayı da olumlu buluyor ve artık kooperatiflerimizin Samsun’a bir hatta birkaç şube açmasını bekliyoruz.

Konukseverlik ve dostlukla karşılandığımız Adana’da yakın dostluklarımız var.Şu anda amansız bir hastalıkla mücadele eden Adana Eczacı Odası üyesi değerli dostumuz Ecz.Kürşat Badakal’ın da biran önce sağlığına kavuşmasını diliyor ve Can Dündar’ın Dostlukla ilgili bir yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
"Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan
fırladığında;
"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi
köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç
duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.
Kucaklamalı seni güvenli kolları,...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna
merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin;
gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip
bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.
Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.
Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona,
övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim"
diyebilmelisin.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...


Böyle bir dostum var benim.Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız
Riyasız dertleşebildiğim.Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20
yılın amansız parkurunu...Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve
acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.Sonunda yara bere içinde oraya
buraya savrulduk.Buluştuk geçenlerde...
Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:"- N\'apıyorsun" diye sordum.
"- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".
Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak
kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün
ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?
Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki
bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...
Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını
boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...Pazarda görsek tezgahından
meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür
geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç
fark etmiştik.Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.Krizde geçmişti bütün gençliğimiz;
ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz..."- İşte" diye iç
geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."

İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...
Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir
salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...
"Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte
göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...
Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa,
ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından
içeri atabilmeliyiz:
"Bunu da aşacağız!

İmza: Bir dost!.."

Ev sahibi Adana Eczacı Odasının değerli başkanına, yöneticilerine ve değerli Adanalı meslektaşlarıma konukseverlikleri için teşekkür ediyor hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Ecz.Arman ÜNEY

6.Bölge Samsun Eczacı Odası

Başkanı