14-17 KASIM 2013 TEB 39. OLAĞAN GENEL KURUL KONUŞMASI
Sayın Divan,
Merkez Heyeti’nin Değerli Başkan ve Üyeleri,
Denetleme Kurulu ve Yüksek Haysiyet Divanı’nın Değerli Başkan ve Üyeleri,
Eczacı Odalarımızın Değerli Başkan ve Yöneticileri,
Kooperatiflerimizin Değerli Temsilcileri,
Saygıdeğer Delegeler,
Sevgili Meslektaşlarım,
Hepinizi 6.Bölge Samsun Eczacı Odası adına saygıyla selamlıyorum.
TEB 38. Dönem Merkez Heyetinin görevinin sona erdiği ve 39. Dönemde görev alacak meslektaşlarımızı belirleyeceğimiz genel kurulumuzun hepimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Öncelikle özveriyle ailelerden, çocuklarından, eczanelerinden uzakta bizleri temsil eden Merkez Heyeti, Denetleme Kurulu, Haysiyet Divanı Üyelerine şahsım ve odam adına teşekkür ediyorum.
Geçtiğimiz dönemde 2 önemli olay yaşadık.
İlki SGK protokolünün imzalanması.
Hayatımıza 2007 yılında giren protokol kavramının 2012 yılında imzalanan ayağında kazanımlarımız oldu, kazanamadıklarımız oldu.
Cezalar ciddi anlamda azaldı. Özellikle meslek hayatımızı bitirebilecek maddelerdeki cezalar daha makul bir seviyeye çekildi.
Reçete başı bir hizmet bedeli alınmaya başlandı.
Dağıtım kapsamındaki reçete grupları artırıldı.
Son revizyonla birlikte de hizmet bedeli artırıldı. Ancak ilk fırsatta nöbetlerde karşılanan reçetelerde, C grubu reçetelerde ve hasılatı 700bin TL üzeri eczaneler için de hizmet bedeli tutarının artırılmasını sağlamalıyız.
Dağıtım yapılan reçete gruplarına 3 grup eklendi. Özellikle eklenen iki grup reçete yönlendirmelerinin önüne geçilmesi açısından çok önemliydi. Bu reçete grupları arttıkça c grubu reçeteler artmakta ve farmainbox sistemine reçete giriş işlemi de artmaktadır bu da eczanelerimizde iş yükümüzü artırmaktadır. Teknik olarak mümkün olduğunu düşünerek farmainbox sistemine reçete kaydının da tıpkı paket programlarımızdaki gibi otomatik olarak aktarımını sağlamalıyız.
Ancak günübirlik olarak karşılanan reçete adet ve tutarları da özellikle özel hastaneler tarafından artırılmıştır. Kazanılanların yerine bunu da kaybedilen olarak belirtmemiz gerekmektedir. Hastanın ilaca erişimi açısından olumlu olarak düşünülen bu tedavi yöntemi hastaneler tarafından kar amaçlı ticarethane mantığıyla sürdürülmektedir.
Yine bu protokolde hasılat rakamları tüm hasılat üzerinden değil, sadece SGK hasılatı üzerinden hesaplanmalıydı.
Kamu Kurum İskontosu için ise Şubat 2012 protokolünde, 1 Ekim 2012 tarihi itibarıyla düzenleme getirileceği bağıtlanmıştı. Ancak üzerinde iki tane 1 Ekim geçmesine rağmen hala bir düzenleme yapılamamış olmasını çok büyük kayıp olarak görmekteyiz. Kamu Kurum İskontosu uygulaması ;
- hem ilaçta çift fiyat oluşturduğu için saygınlığı azaltmakta,
- hem etik dışı uygulamalar yaratmakta,
- hem de reçeteli satışlarda kamu kurum iskontosunun değişmesi eczanelerimizde zarar oluşturmaktadır.
SGK protokolleri açısından gerçekleşmesini istediğimiz en önemli olgu ise kontrol ve ceza merciinin aynı olmaması gerektiğidir. SGK’nın eczanelerimizden hem ilaç hem de hizmet satın aldığını düşündüğümüzde ceza veren kurumunda aynı kurum olması ilaçta tasarruf politikasını da değerlendirince çok adaletli olmadığını düşünmekteyiz.
Son 2 sene içerisinde gerçekleşen ikinci önemli olgu da “Eczacılar ve eczaneler hakkında değişiklik yapılmasına dair kanun” teklifinin kabul edilip kanunlaşmasıdır.
Buna göre nüfusa göre sınırlama getirilmiş oldu. (3500 kişiye bir eczane)
Özellikle eczane sayısına sınırlama getirilmesini mesleğimizin kalitesini, saygınlığını, tekrar kazanma yolunda önemli bir adım olarak görüyoruz. Daha 8 (sekiz) yıla kadar 7 eczacılık fakültesinden 600 mezun verilirken bugün açılmış olan 39 adet eczacılık fakültesinde toplam 7500 öğrencinin okuyor oluşu durumun vahametini gözler önüne sermektedir.
Özellikle son bir yılda 12 eczacılık fakültesi açıldı.
Sn. Domaç açılış konuşmasında 3 eczacılık fakültesi vardı, gelişmek için eczacılık fakülteleri açılmalı dedi ancak Avrupa da gelişmiş ülkelerde dahi ilaçta üretici konumundaki ülkelerde dahi bu kadar eczacılık fakültesi bulunmamaktadır. Ayrıca nicelik değil nitelik önemli olmalı birçok eczacılık fakültesinde akademik kadro yok ve öğrenci almaya başladılar bile. Bunun yaratacağı dezenformasyondan bahsetmemesi beni şaşkınlığa uğrattı.
Bu durum gelecekte eczane açamayacaklara da sektörümüz içerisinde yeni alanlar bulmamız gerektiğinin göstergesidir.
- Eczacılık fakültelerinde yeterli akademik kadro yok ve eczacı çoğunda bulunmamakta,
- Eczacısız çalışan ilaç sanayisinin;
- Az eczacıyla çalışan koskoca hastanelerin;
- Yine eczacısız çalışan özel hastanelerin;
- Hangi ciroda olursa olsun tek eczacıyla çalışan ecza depolarının;
- Eczacısız ya da tek eczacıyla çalışan sıralı dağıtım yapılan eczacı odalarının;
Eczacılık meslek alanları dâhilinde olduğunu her kesime anlatmamız gerekmektedir.
Değişikliğe uğrayan yasamızın sağlam temeller üzerinde geleceği kucaklayan sağlam bir bina haline gelmesi için yönetmeliklere de hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir.
Bu konularda da tıpkı açılışta izlediğimiz bir yasanın hikayesi filminde olduğu gibi birliktelikle düzenlemeler yapılmasını bekliyoruz.
Bu yasayla eczanede satılabilecek ürünlerin belirlenmesi önemliydi ancak münhasıran eczanede satılabilecek ürünlerin adlarının maddelenmesi daha önemliydi;
*S.B. ruhsatlı geleneksel bitkisel tıbbi ürün,
*homeopatik tıbbi ürünler,
*enteral beslenme ürünleri,
*özel tıbbi amaçlı diyet gıdaları,
*özel tıbbi amaçlı bebek mamaları.
Resimdeki gazete küpürü yabancı basından çıkan bir haberin çevirisidir. Mamanın anne sütünde daha değerli olduğunu ima eden reklamlar yüzünden 6 aya kadar olan bebeklerde kullanılan mama için bir kontrol mekanizması kurulmaya başlanmış ve bunu sadece eczaneler üzerinden yapma yolunda ilerliyorlar. Bizimde muayene ücreti kalksın, KKİ kalksın gibi boş söylemlerden öte bunları gerçekleştirecek projeler üretmemiz gerekmektedir. Açıkçası balkondan demokrasi istiyorum diye bağırmakla demokrasi gelmiyor.
Ancak meslektaşlarımız ilaç dışı ürünler ile ilgili kendilerini geliştirmeye çalışırken bir yandan da eczanelerimiz ürün çöplüğüne dönmeye başladı.
Artık meslektaşlarımızın güvenebilecekleri bir sisteme ihtiyaçları bulunmaktadır.
TEB onaylı, Novagenix onaylı ya da oluşturulacak bir isim altında onay mercii oluşturulması gerekmektedir.
Ancak işyeri açma ruhsatı konusunda belediyeler ile yaşadığımız ruhsat probleminin bir benzerini bu ürünlerin satışı ile ilgili olarak Tarım İl Müdürlükleri ile kayıt ve onay belgesi alınması hususunda yaşamaktayız.
Eczanelerin tek amiri tek denetleyeni olmalıdır. Bu sorunu da Tarım Bakanlığı nezdinde biran önce çözmeliyiz.
Emeklilik hakkı için; tatmin edici, gelecek kaygısını gideren bir emeklilik planımızın olması için özenle çalışmamız gerekmektedir. İş bankası ile daha önce imzalanmış olan bireysel emeklik katkısı gibi bir anlaşmanın benzerini daha da geliştirerek bir emeklilik sistemi oluşturmalıyız.
Yarınlara umutla bakabilmemiz için bu konuyu çok önemsiyoruz.
Özellikle eczacılık mesleğine yeni başlayan meslektaşlarımız günümüzün teknolojilerini, sosyal paylaşım sitelerini daha aktif kullanıyorlar. Bilgiyi ve teknolojiyi her geçen gün daha çok kullandığımız bu yıllarda, artık örgütümüzde de interaktif ulaşım sağlayacak argümanlar oluşturmalıyız. İnteraktif olarak mali ve muhasebe bilgilerini, hukuki bilgileri, ekonomi bilgilerini ve hatta SUT ile ilgili bilgileri danışacağımız bir sistem oluşturmalıyız.
Evde bakım uygulamaları günden güne artıyor ve sistemin içerisinde yokuz. Ya sistem kuralım ya da yavaş yavaş oluşturulan sistemin tam ortasında yerimizi alalım.
İlaç imhası ile ilgili daha pratik olarak eczaneden dağıtım kanallarına, dağıtım kanallarından da sanayiye geri dönüşüm sağlamalıyız.
Kooperatiflerimizin değerli yöneticileri de aramızda ve mesleki geleceğimizle ilgili tespit ve önerilerini ilgiyle dinledik. Örgütlülüğün bir parçası olarak gördüğüm ve oldukça önemsediğim için kendilerine bir sorum olacak. Hem farklı eczacı kooperatiflerinin aynı bölgeye hizmet vermesini engellemek hem de Samsun-Adana hattının doğusuna da tıpkı ülkenin batısındaki gibi kooperatif ağı örmek amacıyla kooperatifleri tek çatı altında toplamak niyetleri ve ya imkanları var mıdır? Varsa ne zaman hayata geçirilecektir? Treni Kaçırmayalım.
Büyük bir değişim yaşıyoruz. Adına globalleşme dedikleri vahşi kapitalizmin baskısı altındayız.
İlaç firmaları teyakkuzda; yerli ilaç sanayi globalleşeceği günü bekliyor adeta. En son Mustafa Nevzat ilaç firmasını ve Hedef Ecza Deposunu da globalleştirdik. Ecza Depoları teyakkuzda; yılı %10 düşük ciroyla kapatmaya şimdiden razılar. Biz eczacılar ucu keskin kılıç üzerinde yürümeye çoktan alıştık bile. Düşük ve baskıcı ilaç fiyat politikası yüzünden fiyatı düşük ilaçları piyasada bulamazken, yeni ilaç molekülleri ülkemize teğet bile geçmezken, buna rağmen sağlık harcamaları ihtiyaç değil kara delik olarak görülürken, bu günleri iyi günlerimiz olarak hatırlamamak için daha çok çalışmalıyız.
Piyasada bulunmayan ve TEB in ithal olarak getirdiği ilaçlar ile ilgili olarak hastanın ilaca daha kolay erişebilmesi için bir provizyon sitemi oluşturmalıyız. Eczanelerimize gelen hastalarımıza, hem piyasada o ilacın neden bulunmadığının bilgisini vererek kamuoyu oluşturmalıyız hem de hastanın ilaca erişimi açısından hazırlanan provizyon sistemine girerek işlemi hızlandırmalıyız.
Yaşadığımız sorunları göz ardı etmeden henüz tüm kartların masaya yatırılmadığını bilmemiz gerekiyor.Şimdilik sadece uzak doğuda, piyasasına girdikleri ülkelerin ilaç politikalarını ve eczacılık sektörünü derinden etkileyen, ilaç fiyatlarının çok daha aşağılara çekilmesine neden olan, Çin ve Hindistan ilaç endüstrisinin ülkemizde yer almasına engel olmalıyız. Yakın zamanda Çin Gıda ve İlaç Dairesi’nin kapsüllerinde normalden fazla krom bulunan, yenilebilir jelâtin yerine endüstriyel jelâtin içeren 7 ilacını daha geri çekmesi insan sağlığı tehlikesi açısından yeterli bir örnektir.
Ülkemizde de tamamlayıcı sağlık sigortası artık iyiden iyiye telaffuz edilmeye başlandı. Sağlığın adım adım özelleştiğinin göstergesi olan ve geçen haftaki basımdan kestiğim bu gazete küpürü de bunun artık çok yakın olduğunu gösteriyor. Sağlıkta dönüşümün ilk bölümünü tamamladık artık ikinci bölüm başlıyor. Yine güzel sunumlarla anlatılacak bizlere bu. Bakın gazetede de şöyle yazıyor; “hastalar artık özel hastanelerde fark ödemeyecekler”. Üçüncü bölümde de emeklilik ve sağlık yardımından oluşan SGK primlerimizden sağlık kısmı çıkarılarak yani bize sunulacak tabloda belirtileceği gibi primlerimiz azaltılarak tamamen dönüşmüş olacağız. Dedik ya globalleşiyoruz ancak engel olamıyorsak sistemin tam ortasında yer almalıyız. Bu treni de kaçırmamalıyız.
İşin özeti dünya değiştikçe mesleğimize özgü bu ve benzeri sorunları yaşayacağımız dünyanın bir gerçeği aslında. Yani sadece teferruat. Tıpkı Kurtuluş Savaşımızdaki gibi.
Asıl önemli olan örgütlü bütünlüğümüz ve iyi günde kötü günde bir arada kolkola kalabilmekte. Her geçen gün biraz daha ayrıştırılmaya, biraz daha düşmanlaştırılmaya başlandık. Oysa mesleki mutluluk, mesleki başarı hatasıyla sevabıyla, övgüsüyle, eleştirisiyle birlik olmakta.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Ecz.Onur Ferhat KARACAN
Yönetim Kurulu Adına
Başkan